13 Ekim


Yapacak bir şeyiniz olmuyor bazen. Düşünüyorum ben. Bir tavşan niyetiyle, deniz kıyısı gibi, martı kanadı gibi... Düşünüyorum. İnsana en uzak şeyleri düşünüyorum. İnsanları düşünüyorum. Kadınları düşünüyorum. Denizi düşünüyorum...

Kadınlar ve Deniz.

Deniz büyük bir evren gibi. Kadınlar içinde... Tüm kötülüklerin ve iyiliklerin kolektif yaşayabildiği yer gibi geliyor bana. Kadınlar ise o evrende su gibi, tuz gibi. Susuz tuzsuz deniz olmayacağı gibi. Evren de kadınsız olmaz. Belki olur.

Aşk yıldızlara laf atmak demek.

Sınıfçak çay içmeye gittik. Bugün sadece bunu yaptım. Hani 'abi kahvaltı da mı yapmadın?' derseniz evet yapmadım. Çaydan sonra da yürüdüm yatağıma. Yattım düşündüm. Bir tavşan niyetiyle, deniz kıyısı gibi, martı kanadı gibi... Düşünüyorum.

Burada da bir deli var. Acayip sevindim bunu farkedince. İbrahim Tatlıses hastası. Ufak kulübe gibi bir evi var. Evi diğer evlerin tepesinde. Yani çatıda evi. Sürekli bağırarak İbrahim Tatlıses şarkıları söylüyor. Oda arkadaşım Onur'un dediğine göre bağırmazsa oratlığa saydırıyormuş. Ufak bir radyosu var. Daha doğrusu Mp3 diyelim. Onunla geziyor. Mutlu oluyor.

Mp3, megafon, düdük...

Bu kadının sesine hastayım. Beni alıp götürüyor. Melankoli havasında olmasanız bile kafanıza duman basıyor. El Yazısı adlı film için 'Aşk Hiç Biter mi?' adlı şarkıyı yaptı. Kadını da filmden sonra keşfettim zaten. Yerli Cranberries solisti seni... '' Bu kadın varken 'Serdar Ortaç' neden dinlenir '' klişesine  girmeden kadını takdim ediyorum:

Jehan Barbur

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Ulan illa aklında bir şey oluşmuştur. 'yazıya bak amk' desen bile yaz la.