10 Ekim


10 Ekim'in son saatleri. Yağmur başlamış. Beni uykumdan uyandıran şey ise Durmuş'un (öksürerek)'hay ebaanizin ammına goyyim' diyerek küfretmesiydi. Uyanır uyanmaz 'noldu la' dedim. 'İnternet gitti ya ne güzel film neyn izliyodum' diyerek cevap verdi. Elektrikler gitmişti oysa.

Bugün nedendir bilmem içimde bir 'iyilik' yapma isteği vardı. Atos 'tangoya gidiyorum, eşim yok. İstersen yarın bi bak gel' dedi. Olurdu olmazdı bilmem ki falan derken yarın tangoya kayıt yaptırmaya gideceğim.

Bugün ÜYG kapsamında bizi 'Cennet-Cehennem' ören yerine götürdüler. Cennet çukurunun adı 'cehennem' çukuru olmalıydı bence. 500 kadar merdivenden (200 kadarı çamurlu ve çok kaygan) aşağı iniyorsunuz. Düşmemeniz imkansız. Ben de nasibimi aldım tabi. Ardından 500 merdivenden tekrar yukarı çıkıyorsunuz. En kuytu köşesine inerken bir kilise var. Kilisenin içini görünce tarihe ve tarihin bize verdiği eserlere çok iyi(!) baktığımızı anlıyorsunuz. İçinde ateş yakmalar, duvarını karalamalar, adını yazmalar...Kafaya koyup sonuna kadar gittim. Dışarısı 30 dereceyse mağaranın içi rahat 10 derece var. Ağzınızdan duman falan çıkıyor. Bir bok yokmuş. Serinlediğimle kaldım.

Gezi bitince yurda döner dönmez duşa girdim. Ardından Şevin'in verecek olduğu 'perde pilavı'nı almak için aşağı indim. Yukarı çıkar çıkmaz temiz bir uyku!

Uyandıran Durmuş oldu.

Kafamı pencereden sarkıtıp yağmur tanesi olmayı diliyorum bazen. Ama koca kafalıyım. Hem de çok. Yağmuru izlerken yarım saat geçti. 'Yapacak bir şeyim yok kitap okuyayım' dedim, yeterli ışık yok. 'Blog'a girerim' dedim, elektrik yok. 'Günlüğünü bari yaz göt' dedim, yazıyorum. Az sonra da -ağznınız sulansın lan- perde pilavı, turşu, çay eşliğinde gece kahvaltısı yapacağım.

Şu an son vermem lazım. Saat 00.02

 Durmuş internet gidince uykuya koyuldu. Şu an hala uyuyor. Kıçının size selamı var.

Yalnız çok önemli bir şey demem lazım size:

''DURMUŞ'UN KIÇININ SELAMI VAR!''

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Ulan illa aklında bir şey oluşmuştur. 'yazıya bak amk' desen bile yaz la.