22 Kasım


Ben yazamıyorum. Yani böyle paldır küldür yazıyorum. Mesela akıcı bir dille anlatamıyorum olanı.
''Buğulu gözlerini üzerimde gezdirirken, gözlerinin verdiği çekingenlikten kurtulmak için merdivenlerden ikişer ikişer indim. Son merdivene geldiğimde önümde 1 basamak kalmıştı. <<aman allahım şimdi nasıl ineceğim. iki basamak olmalı!>> dedim. Tekrar çıkıp üçer üçer inmeyi deneyecektim ama o buğulu gözlerin altında hissettiğim baskıyı tekrar hissetmemek için sakince ayağımı merdivene doğru uzattım. Oldukça emin adımlarla ilerliyordum. Adım atmakta o kadar zorlanmıştım ki arkamdaki sesi duymadım. <<hey? sana diyorum. böyle çekip gidemezsin!>> işte yakalamıştı beni. Yüzüne bakamadım. Hala tek ayağım havada son basamağı inmeyi planlıyordum. Tüm bunları düşünürken sahne bir anda silinmeye başladı gözümden. Deprem oluyor gibiydi. Korkudan göğsüm o kadar hızlı inip çıkıyordu ki ben bile şaşırmıştım. Ardından her şey ortadaydı. Oda arkadaşım DURMUŞ <<Gah gardaş saat 10 oldu derse geç galacağün>>''

İşte yazmayı denedim. Olmadı bakın. Sonunda yine boka bağladım. Bu arada yazıyı 1 gün gecikmeli yazıyorum. Şu sıralar yazmam için gerekli aksaklıklar yok.

Saat 16 gibi çantamı aldım sırtıma. İçine atkı, su, kulaklık, 3-4 lira, telefon ve bir havlu katarak başladım yürümeye. Müzik listem yaklaşık 3 saat sürüyor. Pek müzik yok denebilir içinde. Dinlediğim müziği tekrar dinlediğimi farkedince 'hazziktir' dedim saate baktım cidden de saat 8e geliyordu. Köpek gibi yürümeme rağmen yorulmamıştım. Çarşının içinde buldum kendimi. Gittim 'iç fıstık' aldım 2 liraya. Gün boyu onu yedim. Ardından arkadaşın da çarşıda olduğunu hatırladım. Onunla görüştük ve tekrar yurda döndüm.


Kedi canını senin(Salvador Dali)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Ulan illa aklında bir şey oluşmuştur. 'yazıya bak amk' desen bile yaz la.