15 Ekim

Yok la 15 ekim falan.

Hayatımı kısıtlamaya başladı. Ne kısıtlamaya başladı derseniz bilmiyorum. Ama ne zaman böyle hissetsem 'Yusuf Atılgan-Aylak Adam'ı okurum. Hatta size bir kıyak geçiyorum şu an. Sıcacık yatağımdan kalkıyorum, kahvemi bekletiyorum, arka fonda çalan Cranberries-Linger'ı durduruyorum; Aylak Adam'ın son sayfasını size yazıyorum:


'' Çevresindeki herkes ona düşmanca bakıyordu. Kuşatılmıştı. Artık otobüse yetişmesi olanaksızdı. Birden sol şakağındaki ağrı yeniden başladı. Yıllardır aradığını bulur bulmaz yitirmesine sebep olan bu saçma,  alaycı düzene boyun eğmiş gibi kendini koyverdi. Şimdi ona istediklerini yapabilirlerdi. Yanındaki polis kolunu sarsıp, ummadığı yumuşak bir sesle sordu:
   -Ne oldu? Anlat.
   -Otobüse yetişecektim...
Sustu. Konuşmak gereksizdi. Bundan sonra kimseye ondan söz etmeyecekti.Biliyordu; anlamazlardı. ''

İnsan bunca şeye karşıyken kendine de karşı olmadan nasıl sürdürebilir bir 'karşı' yaşamı?

Benimle yazın Kabak Koyu'nda kamp yapacak olan var mı? Nereden gelirseniz gelin yol paranız benden lan. Yeter ki kafa olun. Bira için. Aç kalmayı göze alın. Rahatsız uyumayı göze alın. Tüm öğünlerde balık olmasını göze alın. Yeter ki.

İşte mekan burası hafızlar. Buyurun derim ben.

Kabak Koyu-Fethiye

Ne kadar yeter ki dersek o kadar 'yetmez ki'ye yaklaşıyoruz.

Yeter ki beni sev...

Sizlere ' Chemise- She Can't Love You ' ile veda ediyorum. Gülümseyin.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Ulan illa aklında bir şey oluşmuştur. 'yazıya bak amk' desen bile yaz la.